top of page

Forum Mesajları

ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Eğlence
ÇİTİN DİBİNDE YEDİK Kızılcaören köyünden Arif Ağa adında birisi Yılmaz Aldemir e gündelikçi olarak çift sürmeye gider. Arif Ağa tarlaya varır, bir müddet çalışır. Yanında Yılmaz a da vardır. Bir süre dinlenmek için döneğin başında oturular. Bu arada Yılmaz, Arif Ağa ya şöyle bir teklifte bulunur: Arif ağa gel bu günkü gündeliğe bir altmışaltı oynayalım. Der Arif ağa datamam, kabul, oynayalım. der. Oyuna tutuşurlar. Neticede Arif ağa yenilir. Yenilgiyi hazmedemeyen Arif; Yılmaz, bunu da memnuniyetle kabul eder. Tekrar oyuna tutuşurlar. Fakat Arif ağa ikinci oyunda da yenilir. Akşam yorgun argın eve dönerler. Pakize Hanım yemeği hazırlar ve yemeleri için buyur eder. Arif oldukça dalgındır. Pakize hanım tekrar yemesi için Arif i çağırınca Arif de üzgün ‘Sağ ol Pakize bibi, çitin dibinde yedik.’der. KARDASIN KOCA YILMAZ KARDASIN Kızılcaören köyünden Yılmaz Aldemir, dağa oduna gider. Arabasını öküzlerle birlikte bir yar başına eğler. Kendisi aşağıda habire odun etmektedir. Öküzler arabayı oyana, bu yana zorlatınca arabanın tekerlekleri mazısıyla birlikte çıkar ve Yılmazın odun edindiği yere doğru yuvarlanır. Tekerler bir ağaca takılır, durur. Bundan habersiz olan yılmaz, karşısında araba tekerlerini görünce çok sevinir. Kendi kendine : ‘kardası, oğlum koca Yılmaz kardasın’ diyerek söylenir. Ancak tekerleri, mazı ile yukarı çekmek mümkün olmadığından mazıyı ortadan ikiye keser. Tekerlerden birini omuzlayarak kağnı arabasının yanına vardığında bakar ki arabanın tekerleri yok. Anlar ki kestiği tekerler kendisine ait. Başlar kendi kendine dövünmeye. KARNININIZDA BÜYÜR Kızılcaören köyünden Salman Kibar ve iki arkadaşı Ordu dan atlarla tütün kaçakcılığı yaparlar. Yiyecek olarak üç tane yufka ekmekleri vardır. Kocaman adamlara birer yufka ekmeği elbette az gelecektir. Kurnazlığı ile tanınan Salman, koyun giden çobanları görür ve onlara ‘gelin çocuklar, ekmekleri değişelim’ der. Çobanlar bunu kabul ederler. Salman yufka ekmeklerini yere serer, çobanlarda çöreklerini ortaya çıkarırlar. Salman ‘ekmeğim kadar çöreğinizi alırım’ der. Çobanlar kabul ederler. Ekmekler değişilir. Salman ve arkadaşları gidince sırada çobanlar yufkayı dürme yaparlar ellerinde küçülen ekmekleri görünce ‘amca bunlar ufaldı’ derler Salman da ‘siz onları yiyin, bu ekmekler bereketlidir, karnınızda büyür.’ der AYAĞIMIN ALTINDAKİ TOPRAK İli köy arasında bir yayla anlaşmazlığı olur. Keşif yapılır. Aynabaş orada da şahit olarak bulunur. Hakim, Aynabaş a ‘Bu arazi kiminde.’ Diye sorar. O da: Hakim bey, ayağımın altındaki topraklar vallahi de bu köye aittir. Diye yemin eder. Keşif sonrası halk, Aynabaş a neye dayanarak yemin ettiğini sorar. Çünkü arazi, şahitlik ettiği köye ait değildir. Aynabaş, lastiğini çıkarır. Daha önceden şahitlik ettiği köye ait bir araziden aldığı toprağı ayakkabısının içine doldurduğunu söyler.’Komşuları benim sözümün neresi yalan’ diye onlarla alay eder. KAPAT O GECE İŞİ Hırsızlığın yiğitlik sayıldığı yıllarda iki çoban bir başka sürüden bir keçi çalar. Gece yattığı ormanda keçiyi keserler. Ancak keçiyi kestikleri yer karanlıktır. Keçiyi yüzerken işkembesini patlatırlar. Ete pislik bulasır. Pisliğin bulaştığını fark edemezler. O şekilde eti kavururlar ve yerler; birazını da ertesi gün yemek için hamançalarına doldururlar. Öğlen yakınlarına doğru bir su başına yemek yemek üzere otururlar. Hamançalarını açarlar. Bakarlar ki et pislikle karışmış vaziyettedir. Bu durum karşısında arkadaşı Diğer arkadaşına ‘kapat, kapat, o gece işidir gardaş, gece işi’ der. CEVİZ ÇATANAKTI YA! Adamın bir ceviz ağacı vardır. Sahibi, bu cevizi uçan kuştan korumaya çalışmaktadır. Bir gün bir karga ağacın başına konar; oradan çatanaklı bir ceviz alır. Cevizin sahibi kargayı kovalamaya başlar. Bunu gören birisi, ‘yahu komşu ne yapıyorsun’ der Komşusu da ‘sorma komşu, karga cevizi kaçırmış, onu kovalıyorum’diye cevap verir. O da ‘Komşu, bir cevizin ardından bu kadar koşulur ma’ deyince; komşu da ‘yahu kardeşim bir tane olsa koşmayacaktım ama ceviz çatanaktı’ diyerek haklılığını ortaya çıkarmaya çalışır
0
0
7
ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Eğlence
Değirmene girdi köpek, Değirmenci vurdu kötek Hem köpek yedi köpek Hem kötek yedi köpek Hikayedir bunun adı Söyledikçe çıkar tadı Lafıma laf katanın Eşeğine binsin kadı Patlıcan var patlıcan Patlıcan senin kocan Biber var biberle Düz yoldan ilerle Elimi kestim kan çıktı Karpuzu kestim bal çıktı Kız senin kocan kel çıktı Yağ yağ yağmur Teknede hamu Tarlada çamur Ver Allah ım ver Sicim gibi yağmur Daldan dala atladım Sarı çiçek topladım Çiçeklerim döküldü Dere aldı götürdü Dere boyu çalılık Derede olur balık Oltamı attım Balığı tuttum Balık suya dalamaz Ebe beni bulamaz Ebe ebe gel bize Uzaktan vur elimize Eğer vuramazsan Ebesin ebe Bir,iki,üç,dört,beş, altı Bunu sana kim dedi Bacadan baktım fildir göz Biri ala, biri boz Bindim bozun üstüne Çıktım felek yoluna Felek yolu bin gezer Ayı beni korkuttun Kulaklarımı sarkıttın Aynoz, boynuz, seksen, doksan, yüz..
0
0
5
ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Eğlence
DELİ ŞÜKRÜ TÜRKÜSÜ Deli şükrü Kızılcaören kasabamızın Hacıosmanoğullarından dır. Küçük yaşta babasını kaybetmiş ve amcasının yanında büyümüştür. Hamdi adında bir erkek ve beş tane kız kardeşi vardır.Cumhuriyetin ilanından önceki yıllarda, Osmanlı Devletinin idare tarzına göre Deli Şükrü yöremizde Mıntıka Müdürlüğü yapmaktadır. Görevli olduğu süre içerisinde daima fakirden, garibandan yana olmuş Zorbaların da korkulu rüyası olmuştur. Yörede fakir babası olarak tanınmıştır. Deli şükrü nün bu davranışları zorbaların zoruna gider, fakat bir şey yapamazlar. Bundan kurtulmak için Deli Şükrü yü Sivas valisi Reşit Paşaya şikayet ederler. Valiyi öyle doldururlar ve kendilerini öyle acındırırlar ki vali olayı yerinde incelemek üzere ilçeye gelir. Hazırlanan komplo gereği deli şükrü suçlu bulunarak Bayburt a sürgün edilir. Zorbalar Bayburt az bularak Sivas a götürmeyi başarırlar ve hapsederler. Deli şükrü hapiste yatarken Sivas eşraflarından birisi Vali Reşit paşa ya bir at hediye eder. At huysuz olduğu için kimse binemez.Birçok kişi dener fakat, hiçbir kimse ata binmeyi başaramaz. Buna binse binse biniciliği ile meşhur deli şükrü biner derler; ancak Vali nin çevresindekiler deli şükrünün kaçabileceğini söylerler Vali bu tür endişeleri kabul etmez. Ne pahasına olursa olsun Deli Şükrü yü ata bindirir. Deli şükrü atın yelesinden tutar, atı sever, okşar ve bir sıçrayışta ata atlar. Gözden uzaklaşır. Arkadan dedikodular başlar, birçoğu deli şükrünün gelmeyeceğini söylerler; fakat, deli Şükrü, dedikoduları haksız çıkararak geri gelir. Reşit paşa, Deli Şükrü nün bu mertçe davranışını taktirle karşılar. Deli şükrü yü yanına çağırtır, Gönlünü alır ve birkaçta hediye vererek afettiğini söyler. Zenginin delisi, fakirin velisi Deli Şükrü hapisteyken halk ona sevgisini aşağıdaki şekilde dile getirmiştir. Konaklar yaptırdım uzun çarşıya Camlı pencereleri karşı karşıya Haber anlatamadım Reşit Paşa ya Gelme emim gelme, dönmem geriye Beni sürgün ettiler angıldere ye Atımı çektimde binek binek taşına Elim yetişmiyor eyer kaşına Benden selam söyleyin hamdi gardaşıma Gelme emmim, gelme, dönmem geriye Beni sürgün etiler angıldere ye Kır atımda kirim kirim kişniyor Beş bacım var evde nakış işliyor Bilmem Hamdi kardeşim nişliyor Gelmem emmim, gelme, dönmem geriye Beni sürgün ettiler Angıldere ye Deli Şükrü derler namı var idi Mağripten maşrıka şanı var idi Bahar geldi karlı dağlar eridi Gelmem emmim , gelme, dönmem geriye Beni sürgün ettiler Angıldere ye
0
0
4
ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Eğlence
Çarığın apına bak Desteler bağına bak Sen aklıma geldikçe Kızılcaören dağına bak Samanlıkta sazım var Komşu sana sözüm var Utandım diyemem Kızınızda gözüm var Yaylanın çisesine Uyandım yar sesine Dolan dolan gel yarim Çifte kelek sesine Gittim çayır biçmeye Eğildim su içmeye Yarin geldi dediler Kanatlandım uçmaya Çorabın ağına bak Döndür de bağına bak Canın güzel isterse Kızılcaören dağına bak Bahçede yeşil hıyar Boyun boyuma uyar İkimizde bir boyda Ayrılmaya kim kıyar Terekte süt güğümü İpek saçın düğümü Oynasana kızcağız Kardeşinin düğünü Mendil aldım onbeşe Yudum serdim güneşe Senin yarin gül ise Benim yarim menekşe Yayladan gelir kene Gül sarılmış dikene Seni bana versinler İkimiz birikene Suya giderim suya Elmayı soya soya Kaldır yarim fesini Göreyim doya doya Lambaya koydum gazı Ben çekemem bu nazı Mektubu merak etme Gelir elimden yazı Ata binerim ata Tabanca ata ata Yar yanlarım çürüdü Yalnız yata yata Kızılca yolun başı Yıkılsın dağı taşı Yarim gitti gurbete Dinmez gözümün yaşı Evimin önü pınar Hep kuşlar ona konar Gitti yarim gelmedi Yüreğim ona yanar Karanfili ektiler Gül fidanı diktiler İkimizin önüne Tel örgü çektiler Evimin önü kuyu Uyu sevdiğim uyu Birde benim için iç Yaylaların suyunu Taya taktım yuları Yayılır kıyıları Uyu sevdiğim uyu Ayrılık uykuları
0
0
5
ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Eğlence
KURBAN OLAM KALECIKTE KARINA CAN VEREYIM KURT GÖLÜNÜN SUYUNA MENEKŞE PINARI PATLICANIN KOYUNA KÖYLEIN İÇİNDE BİR TANESIN SEN AHBUNLUKLARA KARŞI TİLKİ TEPESI KARATAŞYANI YANIKLAR İNCİ TANESI DEVE ÇAYIRI ÇİLLÖĞÜK GÜZELLİKLER PERİSİ KÖYLERIN İÇİNDE BIR TANESIN SEN KARABALÇIK KANCAALAĞI HEP BİRARADA GİTSEM İSTENGEL GÖLÜNDEN HALİMİN SAZA EREMEDİM ZOR TAŞININ SIRRINA KÖYLERİN İÇİNDE BİR TANESİN SEN ELMALAGIN KIRAN YAZLIKTA BİZİM SALINCAALAĞI YUNNAKTA KALBİM VE GÖZÜM ÇAVŞAK BİR SALKIM ÜZÜM KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESİN SEN KAZANCI DERESİ GİZLİ İŞLER YATAĞI HİÇ BULUNMAZ DÖNEĞİ VE KAYPAĞI BAĞLAMANIN ÇAMURU TAŞTEKNENİN YALAĞI KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESİN SEN BİR YOKUŞUN VAR BÖĞRÜMÜZÜ GETİRİR YOLA TURNALIKTA VERİRİZ TATLI BIR MOLA NASİP OLMAZ KARAPINARIN SUYU HER KULA KÖYLERİN İÇİNDE BİR TANESİN SEN CENNETE DERESİNDEN İNSEM AĞIL YANINA GÜTSEM TEPE ÜSTÜ KAYNAR PINARDA BAŞKA YERLER TAT VERMIYOR HİÇ BANA KÖYLERİN İÇİNDE BİR TANESİN SEN BÜYÜK ÇAYIRLARA KARŞI TİLKİ TEPESİ AYLUK OLUR MERASI AĞCASU MELİK ÇAYIRI BİRBİRİNİN KOPYASI GÖLÇAYIRI MENEKŞE PINARI ÇALILIKLAR ARASI KÖYLERIN İÇİNDE BIR TANESİN SEN SARI SEKÜZÜ YAYLA YOLU KIRAĞIN ÜSTÜ HİZMET EDENLERİN DİKİLSİN BURAYA BÜSTÜ KUZTARLA ÇUKURLAR BELKİDE BİZLERE KÜSTÜ KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESIN SEN YAYLAM SENDEN BAHSETMEZSEM OLMAZ BURADA YİNE YARA ACTIN YÜREGİMDE BAGRIMDA ÖLÜRKENDE OLMAK İSTERDİM SENİN YANINDA KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESİN SEN DELİ NAİL DAHA YAZACAKLARIN VAR BAŞKA YERLER OLUR MAPUSTAN DA DAR YAZDIGIM ŞU YERLERİN HEPSİ BIR NİGAR KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESİN SEN NAİL SENİ METHEYLEDİ DİLLERDE DİLLERDE DİLLERDE HEP GÖNÜLLERDE AĞLAYA SIZLAYA YABAN ELLERDE HASRETİNİ ÇEKERİM MEKANIMSIN SEN NAİL DOĞAN......
0
0
1
ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Eğlence
Nerde kaldı Lillo Mehmet kel Fahri Var güçleri ile çekmişler kahrı yandım ali kıranllı abdullah efendi çıtık gilin neşet de bunlardan biri birbirinin uğruna can koyarlarmış düşenin yardımına hepsi koşarmış biri yiğit biri alimbiri kurnazmış benim diyenler boy ölçüşememiş sanki salık kado filik koyun edermiş çakır hakkı bir düvele yetermiş abdi efendi süruriden çok sertmiş hepside birer abide sanki celepgiller kendi başına hane serdergiller pireyi yaparmış deve zıngırgiller zaten bir iki tane halit dayı bülbül gibi ötermiş sanki edegiller gök gürültüsü gibi bağırırmış kıytıkgiller yanlarında çok cılız kalmış rahmetlik battik dayı iğne yaparmış iğnenin acısıda aranır sanki simangiller çayır tarla sökermiş ciğercigiller fiğ mercimek ekermiş sığırtmaçgiller ekseriye değirmendeymiş değirmenin çöreğide aranır sanki ağagilin ekini yana yatarmış topal şükrü conk osman tavla atarmış arife hatun üç dört çoban tutarmış şimdi ilaç için kuzu aranır sanki kadirağagil ta yukarıde oturur ireştağgiller bostan suyu kurutur nuri efendi selağgil yan yana durur o dostluklarda şimdi aranır sanki postacıgilin derdi kemalgil ilen bozuklugilin derdi keçi gütmeylen köseğilde komşu salmangililen garipliği kalpleri sızlatır sanki kalaycıgılle çongargil hep birarada cettangilin harmanı okul yolunda yalnız kalmış mollahasangil köyün sonunda oralara da insan gider mi sanki ağılyanının derdi ayrı düşmekten köyün çayır yolu ordan geçmekte hacı osmanlı çörmüğe kışın göçmekte göçselerde köyüm ıssız kalır mı sanki hacıgilin kıranlıgilin kıranları var çıtıkgilin ekmeği yukarı dereden akar yadi mollagil bir harman da ot atar o beraberlikte şimdi aranır sanki muhacirgil başka yerden gelmişler ceğetgil yorgun garip kalmışlar yinede bir kale gibi durmuşlar onlar bile köyden gitmemiş sanki cembersizgilin kapısına kilit vurulmuş vahitgil İstanbul u yurt olarak tutmuş çıragil bilgin alim okumuş içlerinden köye hasret çıkmamış sanki sübiyangille kalendergil bir hane imiş ahmet hoca aliceğillerdenmiş gürcigiller çok sakin efendi imiş o günlerin havası mis gibiymiş sanki karabalçık pelit içinde kalmış ataları gökçe süleymanlıdan gelmiş onlarda köye böylecene karışmış çabuk çabuk konuşmaları bir değer sanki kanlıhasangil giritligil karşı karşıya arasından bir yol geçer dana katmaya paşagile mendil verin burun tutmaya köyün suları da boşuna akıyor sanki rahmetlik şakir usta demir dövermiş çevre köyler meslegini övermiş reşadiye tokat hepsi bilirmiş bütün heybetiyle duruyor sanki nail doğan olmuş köyün delisi zengini fakiri altın hepsi reşadiye tokat kızlcaören beldesi alem biliyor bir deger sanki ......Naİl DoĞaN.......
0
0
1
ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Örf-Adetler
Tokat yöresinde de eski evlenme ve düğün adetleri bazi değişiklikler dışında varlığını sürdürmektedir. Şehir ve kasabalarda askerlik yapma evlenmenin ilk şartı olarak görülmektedir. Öte yandan işgüç shibi olmuş bir genç evlenme isteğini çeşitli yollarla babasına hissettirir. Evlenecek erkek tarafının komşu ve akrabaları kız aramaya başlarlar ve görücülüğe giderler. Görücülükte her ki taraf birbirinin özelliklerini araştırırlar. Erkek tarafı kızı yakınen tanımaya çalışır. Kız beğenilirse kesin istenmeye gidilir. Erkek tarafı anne ve yakın akrabaları bir akşam kız evine giderek kısa bir sohbetten sonra kız ailesine "Allah'ın emri Peygamber'in kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz" diyerek konuya girer. Kız ailesi de "Allah yazdıysa olur" cevabını vererek oğlan tarafı hakkında gerekli araştırmaları yapar. Uygun bulunursa oğlan tarafının ikinci ziyaretinin beklendiği oğlan tarafına sezdirilir. Erkek tarafının ikinci ziyaretinde kız tarafı "Ne yapalım Allah yazmış, kader böyle istemiş" diyerek muvaffakatlarını bildirirler. Oğlan tarafı söz kesme gününün tesbitini ister ve aynı gün erkek tarafı yakın akraba saygın kişilerle birlikte kız tarafına gider. Kız evide aynı şekilde hazır ve misafirleri beklemektedir. Samimi karşılamalardan sonra mutluluk dilekleri sunularak özel şeyler içilir. Her iki taraf birbirlerine isteklerini bildirirler, ayrıca kız tarafı erkek tarafından isteklerini talep eder. Şerbet içme töreninden sonra gözünaydın ziyaretleri başlar. Erkek tarafının gönderdiği hediyeler elbiseler ve oğlanın adının yazılı olduğu yüzük belirlenen günde takılır. Nişsan işlemi bittikten sonra resmi nikah muamelelerine başlanır. Düğünden önce oğlan evinde hazırlanan adına ağırlık denilen eşyalar kız evine gönderilir. Çeyiz asma işlemleri yapılır. Kız evi çeyiz asma işleminden sonra belirlenen cuma günü gelin hamamı, cumartesi günü de kına gecesine çağrı yaparlar. Hamam günü davetliler hamamda toplanır ve yıkanırlar. Hamamdan çıkıldığı günün gecesindeoğlan annesi kız evine bir şamdan ile bir miktar kına gönderir. Kına yakma eğlenceleri başlar. Gelin kına yakılacak masaya getirilerek kınası yakılır. Gelinden sonra diğer davetliler ve genç kızlara da kına yakılır. Kına yakmanın ertesi günü oğlan evinde gelin alma hazırlıkları başlar. Gelin evinde kahve içildikten sonra hazırlanan gelin ağlayarak aile büyüklerinin ellerini öper ve kapıda hazır bulunan arabaya kimseye görünmeden biner. Gelin oğlan evine gelince ailenin reisi tarafından karşılanır. Evin üstündeki pencereden damat gelin arabasının üstüne para ile çerez serper. Gelin bir müddet dinlendikten sonra damat gelinin koluna girer ve davetlilerin olduğu salona getirir. davetlileri selamladıktan sonra gelin bir koltuğa oturur, damat birkaç dakika ayakta kalır, törende bulunanları tekrar selamlar ve gelinle birlikte salondan çıkar. Bu törene "koltuk töreni" denir. İnançlar: Toplum hayatında inaçların çok önemli yerleri vardır. Bunlar zamana göre değerlendirilirse herhangi bir ihmalin neticesi olacak zarar ve saygısızlıkları önleyici olduğu görülmektedir. Tokat ve dolaylarında inançlara ait tesbit edebildiğimiz deyimleri aşağıdadır. 1 - Pazar günleri ev işleri görmek iyidir. Yeni yapılan evlere pazar günü taşınmak uğur sayılmaktadır. 2 - Salı günü yeni işe başlanılmaz, başlanırlırsa iş sallantıda kalır. 3 - Salı günü alınan eşyalar uzun süre dayanır ve kulanılırmış. Salı günü doğanların uzun ömürlü oldukları inanılır. 4 - Cuma günü işe başlamakta uğur vardır. Yalnız ev temizliği yapılmaz. Sabahları yıkanmak ve hamama gitmek uğur sayılır. 5 - Geceleri mezarlıktan geçilmez. Ölülere saygısızlık olur. 6 - Geceleri tırnak kesilmez, bıçak ve silahla oynanılmaz. 7 - Geceleri komşulara süt ve içecek şeyler gönderilmez. 8 - Gece kimseye ateş verilmez, sahanlığa ve ahıra ateşle girilmez. 9 - Yılan yakalanınca yağmur yağacağına inanılır. 10- Nisan yağmuru şifalıdır, tepsilerle toplanır ailenin bütün çocuklarına içirilir. 11- Cenaze geçerken oturulmaz. 12- Ölü çıkan evlere komşular 2-3 gün yemek gönderirse komşu hakları helal olur. 13- Gurbete gidenin arkasından bir kova su dökülür. Bu suretle kazasız belasız dönüleceğine inanılır. 14- Hilal şeklindeki Ay'ı parmakla gösterenin parmağından dolama çıkar. 15- İlk defa Ay'ı gören gebe kadının çocuğu erkek ve sıhhatli olur. 16- Ay'ı ilk defa görenin güzele bakmasının iyilik, para veya altın yüzüğe bakmasının ise zenginlik getireceğine inanılır. 17- Ay tutulduğu vakit silah atılarak çevreye haber verilir. HALK OYUNLARI Bir toplumun geçmişini günümüze yansıtan en önemli olgulardan birisi folklorik değerlerdir. İlimiz halk oyunlari ile, atasözleri ile, bilmece, hikaye ve destanlari ile, masllarıyla, türküleriyle, inançlar ve adetleriyle, seyirlik oyunları ve dansları ile, giyim ve kuşam v.s. gibi gelenek ve görenekleri ile folklorik özelliği çok zengin olan bir yöremizdir. İlimizin folklorik değerleri ve bu değerlerin özelliklerinden bazıları şunlardır. GEYİK OYUNU: Geyik kılığına girmiş başına boynuzlar, gözüne iki yuvarlak ayna takılmış bir oyuncu dans ettikten sonra ölü gibi boylu boyunca yere serilir. Daha sonra büyü yardımı ile diriltilir. Yeniden oynamaya başlar, geyik ve ölüm ile güneş sembolü olan aynanın geyik ile birleşmesi Hititlerde bulduğumuz sembolik bir birleşimdir. Bu oyun kızlı erkekl olarak davul zurna eşliğinde oynanır. ÇEKİRGE OYUNU: Çekirgenin sıçramasi ve taklidi yapılarak kızlı erkekli davul zurna eşliğinde oynanır. İlimizde yaygın bir oyundur. ELLİK HALAYI: Almus ve Reşadiye ilçelerimizin köylerinde yalnız kadınlar tarafından sözlü ve davul zurna eşliğinde oynanan bir halaydır. ESMEN DİLEY: Kızlı erkekli olarak sözlü sazlı bazen davul zurna eşliğinde Reşadiye ilçemizin yaygın bir oyunudur. GARKIN(Kargın) HALAYI: Yalnız erkekler tarafından davul zurna eşliğinde oynanır. Artova'nın Kargın Köyü'nden çıkmıi, ilimizin her tarafında yaygındır. HANIM KIZLAR: Kızlı erkekli grupların birbirlerine karşılıklı türküler söylemesi ile davul zurna eşliğinde oynanır. HOŞ BİLEZİK: Kızlı erkekli düünlerin önde gelen oyunudur. İnce sazlı ve ile davul zurna eşliğinde oynanmaktadır. İBİSKİ HALAYI: Kızlı erkekliile davul zurna eşliğinde oynanır. Niksar ilçemizin İbiski Köyü'nden çıkmıştır. KARTAL OYUNU: Erkekler tarafından kartal taklidi yapılarak oynanır. Almus ilçesinin Gölgeli (Leveke) Köyü'nden çıkmıştır. Davul zurna eşliğinde mahallinde yaygın bir şekilde Leveke Halayı adında oynanır. KIZIK HALAYI: Kızlı erkekli davul zurna eşliğinde çok hareketli, kız ve erkeklerin eşleşerek el vurmaları le devam eden Tokat merkez Kızık Köyü'ne has bir oyundur. KÖÇEK OYUNU: Mahalli düğünlerde ince sazlı ve davul zurna eşliğinde kızlı erkekli oynanan çok hareketli bir oyundur. LALELİM OYUNU: Kızlı erkekli karşı karşıya el çırpmak(el vurmak) suretiyle ile davul zurna eşliğinde oynanan çok hareketli bir oyundur. MAŞAT HALAYI: Kızlı erkekli davul zurna eşliğinde oynanır.ile ilçemizin Maşat (Yalınyazı) Köyü'nden çıkmıi olup bölgede çok yaygındır. NECİP HALAYI: Kızlı erkekli davul zurna eşliğinde oynanır. Tokat merkez Necip Köyü'nden çıkmış olup bölgede yaygın bir haldedir. OMUZ HALAYI: Hem yalnız erkekler, hemde erkek ve kızlı gruplar halinde omuz omuza verilmek suretiyle ile davul zurna eşliğinde oynanır. Omuz omuza vermiş erkeklerin omuzlarına kızlar çıkar. Oyun ayakta devam eder. Bu oyun erkeğin kadını omuzunda taşıyarak kadına verdiği değeri simgeler. Yörede yaygın bir oyundur. SAMAH OYUNU: Kızlı erkekli oynanır, kızlar bir daire etrafında davul zurna ritmine uyarak dönerler, erkeklere onları ayrı bir şekilde takip eder. Dönerek devam eden ve ilin her tarafında yaygın bir oyundur. SARSI HALAYI: Erkekler tarafından oynanır. Davul zurna eşliğinde oynanan bu oyun çok hareketlidir ve her tarafta yaygındır. TOKAT AĞIRLAMASI: Kızlı erkekli üç kademede ağırlama, yelleme şeklinde değişik figürlerle davul zurna eşliğinde oynanan ve bölgede çok yaygın olan bir oyundur. TOMBUL MAKİNE: Kızlı erkekli yanyana davul zurna eşliğinde karşılıklı el vurarak figür ve ritim yönünden çok ilgi çekici bir oyundur. Almus ve Artova Köyleri'nde çok yaygındır. YÖRESEL GİYİM KADIN GİYİMİ: Bindallı, şalvar, çarşaf, yazma, çorap, Tokat'ın kadın kıyafetlerinin en önemlileridir. Kadife veya atlas üzerine gümüş telle işlenmiş belden yukarısı dar alt kısmı geniş, bindallı denilen boy elbisesine özellikle kırsal kesimlerde sık sık rastlamak mümkündür. Bele takılan gümüş kemer bu kıyafetin bir aksesuarıdır. Şalvar özel günlerden ziyade günlük giyilen bir iş kıyafetidir. Çarşafi genellikle yaşlı kadınlar giyer, başa örtülen yazmalar dışında çit denilen nakış desenlerle süslenmiş başörtüleri de Tokatli genç kızalrın kıyafetleri arasındadır. Renkli yünden örülmüş çoraplar ve kendine has zerafeti bulunan ayakkabı da Tokat'ın mahalli kıyafetlerindendir. ERKEK GİYİMİ: Tokat'ın mahalli erkek kıyafetlerinde en çok dikkati çekencepkendir. Önceleri günlük kıyafet olarak giyilen sonraları düğünlerde ve özel günlerde kullanılan cepken, yelek boyunda, önü düğmesiz, etrafı sırma ve ortası kasnak işi ipek ile süslü, altına gömlek giyilen bir kıyafettir. Ayrıca yakasız gömlek, pantolon ve bele sarılan kuşak, Tokat'lı erkeklerin mahalli giyim şeklidir.
0
0
5
ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Coğrafi bilgiler
Kızılcaören’in Atatürk(Karabalçık) ve Ağılyanı olmak üzere iki adet mahallesi bulunmaktadır. Atatürk Mahallesi Köyün 500 metre batı istikametindedir. Mahalle  15  hane ve 125 nüfusa sahiptir. Etrafı orman ve çayırlıklarla çevrili olan bu mahallenin daha önceden  güzle olarak kullanıldığı bilinmektedir.  Ağılyanı Mahallesi ise, Köyümüzün kuzeyinde ve merkeze 1 kilometre uzaklıkta olup 14 hane ve 110 nüfusa sahiptir.     İKLİMİ            Kızılcaören ormanlıklarında yeşilin bütün tonlarını, havanın en temizini, suyun en berrak ve kalitelisini   barındıran bir sağlık kaynağıdır. Bu ormanlarda birçok çiçeği, böceği, kelebeği ve kuşu buralarda bulabilmek mümkündür. Kızılcaören  ormanlarında çok çeşitli bitki örtüsü görenleri hayrete düşürmektedir. Eğer ormanlık alanlarının   sağlık açısından   yararlanmak isterseniz çekinmeden buralara gelinebilir. Hatta buralar açık bir eczane gibidir. Çünkü kızılcaören   ormanları gerek havasıyla gerekse suyu ve gerekse çam ormanlarının çam kokusuyla adeta insanın ömür katmaktadır. Bu nedenle gurbette bulunan kızılcaörenli hemşehrilerimiz yaza aylarındaki tatillerini devamlı olarak ormanlıklarda bulunan gözlerde,  kaynak sularında piknik yaparak geçirmektedirler.     Kızılcaören köyü karasal iklime sahip bir köydür. Rakımı  yüksek olması sebebiyle kışları çok sert ve kar yağışlı geçmektedir.  Oysa yaz aylar sıcak olup akşamları serin olmaktadır. Kızılcaören köyünde haziran ve temmuz aylarında soba dahi yakılmaktadır.   Köye  yağışlar en çok ilk baharda yağmaktadır. Kızılcaören Köyünün bitki örtüsü genellikle ormanlık , çayırlık ve tarlalarla kaplı bulunmaktadır.  Bu ormanlarda   çoğunlukla kızıl  çam, sarı çam, kayın (gürgen) bulunmaktadır.   Ormanlık alanların   dışında kalan  kısımlarda tarla ziraatı yapılmakta   ve ağırlıklı olarak buğday,arpa, çavdar, yulaf gibi ürünler üretilmektedir. Yine köyümüzde bulunan çayırlılarda da ot yetiştirilmektedir.Ayrıca  bostanlarda  patates bahçelerde de fasulye, kara lahana, salata, kıvırcık yetiştirilmektedir     Kızılcaören köyü ormanlık ve  çayırlık bir yapıya sahip  bulunmaktadır. Bu  nedenle doğal bitki  örtüsü yönünden oldukça zengindir. Eğimli arazide sırlanmış bulunan orman ürünleri    özellikle ilkbahar aylarında yeşilin   her  tonunu sergilerler. Bu orman örtüsü içerisinde etrafı ağaçlarla çevrili çağlayanları, gölleri, piknik yerleri ve  kaynak sularına rastlamak mümkündür. Köyümüzde da ayrıca son zamanlarda yayla turizmde gelişmiştir. Köyümüzün doğal güzellikleri :  Göller, çağlayan, kaynak suları, piknik alanları ve   güzleler olarak sırlanmaktadır.     Köyümüzün  güney batısında  bulunan kurt gölü, kancaları mevkiinde bulunan küçük iskender gölü, karabalçık mevkiinde bulunan Mehmet bey sazlığı ve tatarlı mevkiinde bulunan tatarlı gölüdür.     Kurt gölü            Köyümüzün  güney batısında   bulunan çevresi yetişkin çam ormanlarıyla kaplıdır. Kışın   su bakımından   zenginleşen göl, yaz aylarında iyice azalmaktadır bu nedenle kurt gölü kışın göl yazın  mesire bir piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Hatta Kızılcaören belediyesi kurt gölünde geleneksel olarak her yılın temmuz ayının 3 ncü haftasında kurt gölü festivalleri   düzenlenmektedir. Hafta sonlarında Reşadiye ve çevre köylerden piknik yapmak için bir çok insanın gelip piknik yaptıkları bilinmektedir.       Çağlayan           Çağlayan şelalesi Kızılcaören köyünün Ağılyanı mahallesinin doğusunda  bulunmaktadır.Bu çağlayan şelalesinin yükseltisi 10 olup şelalenin önünde küçük bir gölet bulunmaktadır.Bu gölette köyün çevre halkının yazın sıcak günlerinde yüzerek burada serinledikleri  bilinmektedir.Çağlayan şelalesini besleyen dereler orman  içlerinden çıkarak Eymür köyü, Fındıcak köyü, Hamzallı köyü ve Danişment köyünden gelen sularla birleşerek o güzel  çağlayanda şelalesinin görünümünü  oluşturmaktadır.     Kaynak suları         Köyün kaynak suları temiz ve boldur. Kibar gözünden gelen Büyük pınar, Coruk pınar, Dereçayır pınar,  Yangın Halil pınarı, Tiryakioğlu pınarı, Zıngıroğlu pınarı, ve Menekşe pınarı v.b. olarak sıralanabilir. Susaklıca taştekne mevkinde çamlar, yabani naneler ve doğal tereler arasında çıkan menba suyu da soğuk ve pek sağlıklıdır. Kibaroğlu gözü adındaki yerden kaynayarak çıkan su çok soğuk ve berrak temiz bir kaynak suyudur. Ayrıca bu kaynak suları yazın o çok sıcak günlerde buz gibi sulardır.Kızılcaören köyüne yakın Melik çayırı civarında Menekşe Pınar nın büyük bir şöhreti vardır  ki  bu memba suyu başında kuzu çevirme ziyafetleri yapılır.           Piknik Alanları         Köy piknik alanları olarak  çok geniş piknik alanların sahiptir. Bu piknik alanlarının başında  Kurt gölü gelmektedir. Ayrıca   Menekşe pınarı, deve çayırları, inek alanı yaylası, turnalıklardır.
0
0
5
ilhancakir.60
28 Oca 2019
In Kızılcaören tarihi
Kızılcaören, Reşadiye’nin kuzeydoğu istikametinde, 23 km. uzaklıkta ve 1500 m. yükseklikte eski, büyük köylerden biridir. Tahminen 350-400 yıllık belki daha da eski bir köy olup İskefsür mıntıkasındadır, 1976'da belediye olmuştur.          Bazı rivayetlere göre, Kızılcaören’in kurucuları Haymana tarafından hayvan otlatmak için bu mıntıkaya gelmiş üç kardeştir. Sürülerini Deve Çayırlarına salan üç kardeşin birer de develeri varmış. Develeri üç ayrı yöne doğru gitmiş ve uygun buldukları yerlere yatmışlar. Üç deveden Baydevenin sahibi devesinin yattığı yer olan Baydarlıyı, Tanış devenin sahibi Danişmend’i, Kızıldevenin sahibi de Kızılcaöreni yurt edinmiş ve bu üç köy böyle kurulmuştur.           Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Prof.Dr.Ali Rıza Atasoy’un Reşadiye İlçesi adlı kitabında; Kızılcaören'in, Osmanlı ordusunun doğu seferinin geçiş yolu üzerinde olduğu ve İskefsür mıntıkasındaki birçok yerleşim birimi gibi konaklama ve lojistik ikmal yapma yeri olarak bu bölgeyi tercih ettiği biliniyor, diye yazılmaktadır.             Kızılcaören Köyü 180 haneli ve 3912 nüfuslu(Son Nüfus Sayimina Gore) bir yerleşim birimidir. Kuzey, doğu ve batı tarafları geniş çayırlıklar, güney tarafı Kalecik adı verilen çam ormanlarıyla kaplıdır. Köyden göç edenler Ankara, İstanbul, Tokat gibi illerde birer mahalle oluşturabilecek sayıya ulaşmıştır.            Kızılcaören Köyünün iki ayrı mahallesi bulunmaktadır. Bunlardan Atatürk (Karabalcık) Mahallesi, köyün batısında 500 m. uzaklıkta ve Reşadiye yolu üzerindedir. Gökçe Süleymanlı Köyünden gelip Kızılcaören’e yerleşmişler  ve Karabalçığı da güzle olarak kullanmaya başlamışlardır. Bilahare birkaç hanede güzleyi esas yurt olarak kabul etmiş ve burada yerleşmişlerdir. Diğer mahallesi Ağılyanı ise Kızılcaören’in kuzeyinde merkeze 1 .km. uzaklıkta 12 haneli toplam 248 nüfuslu bir yerleşim yeridir. Ağılyanı Mahallesi, Mısırlı sülalesi tarafından 85 yıl önce yazlık ve güzle olarak kullanılmıştır. Kızılcaören’in yerlisi olan Mısırlılar daha önce Kızılcaören’de otururlarmış. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Mısır, Osmanlıların eyaleti iken dip dedelerinden birisi gençken Kahire’ye askere gitmiş. Askerlikten sonra oraya yerleşmiş. İki çocuğu olmuş. Birisi Kolağası subayı, diğeri de esnafmış. Kızılcaören’deki yakınları koleradan ölünce Mısırdakilerden birisi gelip Ağılyanına yerleşmiş. Soyadı kanunu çıkınca Mısırlı soyadını almışlar.     Köyün kuzeybatı ve doğusuna doğru üç yönde geniş çayırlar yer almakta, kalan kısmında da buğday, arpa, fiğ, patates, gibi yetiştirilmektedir. Hayvancılık alanında ise koyun ve sığır gibi büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmaktadır.          Kızılcaören Köyü, tipik tarihi evleri, ormanı, yaylaları, çayırları, suları, gölleri, dereleri, tepeleri, dağları, havası, insanı, evcil ve yabani hayvanları ile bir tabiat harikasıdır           Bu tabii güzellikler şöyle sıralanabilir. Kurt Gölü, Melik çayırı, Deve çayırları, Menekşe Pınarı, İnekalanı Yaylası, Turnalık, Karapınar, Yazlık, Yukarıdere ve Boncuk Tepesi’dir.         Kızılcaören’in sağlık ocağı, İlköğretim okulu, ve halk kütüphanesi vardır. 1964 yılında açılmış olan  Kütüphanede  8000’i aşkın eseriyle bir kültür hazinesi olup çevre köyleriyle birlikte merkez Kızılcaören’in kültürel ihtiyacını gidermektedir. Köy ile Reşadiye arası ulaşım asfalt yoldan sağlanmaktadır.          Köyün okulu Cumhuriyetten önce var olup tarihi miladi 1742 (hicri 1155 ) yılına dayanır. Prof.Dr. Ali Rıza Atasoy’un Reşadiye Halk Kitabının 652.sayfasında “okulun cami ile bitişik olduğu, bir imamı, bir katibi, bir müderrisi, iki müezzini, bir nazırı, iki nefer su yolcusu, haftada iki cüz Kur’an okuyan bir sübyan mektebi ve gelirini toplamaya memur iki tahsildardan ibaret bir heyetin bulunduğu; ayrıca camiin tamir ve bakımı için de tahsisatının bulunduğu kaydedilmektedir.          Reşadiye’de önceleri kurulan Çermik Derisi'nin geliri ile Selemen Pazarının rüsumu, caminin ve Sıbyan Mektebiidadisı ile rüşdiyenin masraflarını karşılamak üzere padişah fermanından bahsedilmektedir. Reşadiye’nin kurulması ile panayır kaldırılmış, köy kanunu çıkması ile de Selemen Pazarı Demircili Köyü hudutları içinde kaldığından pazarın rüsumu Demircili Köyüne devredilmiştir.          Kızlıcaören’deki halkın okuma-yazma durumu yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi Cumhuriyet'ten önceye dayanır. Kızılcaören cami ve okul vakfı yalnız köy halkına değil çevreye de öncülük etmiştir. Feselek (Çamlıkaya), Fereske (Çambalı), Çakırlı, Eymür, Fındıcak (Çınarcık), Yağsiyan, Kuyucak, Danişmend, Konak ve Baydarlı köylerinden de öğrenci okumuştur. Bu yüzden köyde okuma-yazma sorunu yoktur. Cumhuriyet’in ilanıyla sıbyan mektebi ilkokula çevrilmiş, bir zaman üç sınıf, daha sonra beş sınıf olarak devam etmiştir. 1945’de yeni okul yapılmış, öğretime bu okulda devam edilmiştir. Halen mevcut okul da 1993 yılında ilköğretim okuluna dönüştürülmüştür.          Köyün kaynak suları; Kibaroğlu Gözü, Yangın Halil, Tiryakioğlu, Zıngıroğlu ve Menekşe Pınarıdır. Susaklıca’da Taştekne mevkiinde çamlar, yabani naneler ve doğal tereler arasında çıkan menba suyu da soğuk ve pek sağlıklıdır. Ayrıca Ağılyanı Mahallesinde Kaynar Pınar, Karaoğlanın Gözü gibi kaynaklar da mevcuttur.        Kurt Gölü, köyün güneybatısındadır, ve etrafı çam ormanları ile çevrilidir. Kancaalanı civarında Küçük İskender Gölü, Karabalçık mevkiinin güneyinde Mehmet Bey Sazlığı, Tatarlı mevkiinde Tatarlı Gölü vardır.     İnekalanı Yaylası, köyr bir saat uzaklıkta ve doğusundadır. Haziran’ın ortalarında  buraya göçerek bir ay kalırlar. Eskiden buraya birkaç köy beraber göçerlerdi. Bazıları şimdi terketmiştir. Yaylanın Ortaoluk ve Çillice denilen iki çeşmesi soğuk ve berrak sularıyla yaylaya hayat verir.     Kızılcaören Yaylasında yıllar öncesinde dikilmiş bir taş bulunur: Çobanların bu taşla ilgili bir adeti vardır: Sürüyü kuduz dalarsa, Deliklitaş mevkiinde, sürüyü teker teker bu delikli taştan geçirerek “Parpulamak” denilen bir adet vardır. Deliklitaştan geçirilirken en sona kalan koyunu çobanlar keserek kendilerine bir ziyafet çekerler.     Köyün Melik Çayırı, Kancaalanı , Sadık Bozu, Ereklice Beleni, Taştekne, İbanağagil Güzleleri vardır. 1. Cihan Harbinden sonra bunların çoğu harap olmuştur. Taştekne gibi birkaç tanesi ise hala mevcuttur.       Köyün  Hanedanları ve oda Sahipleri: Celepoğulları, Salih Kadıoğulları, Ceritoğulları, Baltacıoğulları, Mısırlıoğulları, Başçuhadaroğulları, Giritlioğulları ve Hacı Osmanoğullarına ait kayda değer hanedan odaları vardı. Bunlardan Salih Kadıoğulları, Başçuhadaroğulları ve Hacı Osmanoğullarının odaları mevcut olup, öbürlerinin kalıntısı yoktur.     Celepoğlu İbrahim Efendinin misafir odasında baca taşında şu yazı vardır: “Her taamın tadı tuzdan çıkar, tuz, ekmek bilmeyen akibet gözden çıkar.” Bir de odanın kıble tarafındaki duvarında şöyle bir levha vardı: “Ey misafir, kıl namazını kıble bu canibdedir. İşte leğen, işte ibrik, işte havlu iptedir” diye yazılıdır.     Kızılcaviran-Kızılcaören İsminin Menşei     Türkler Kitabından Yrd.Doç.Dr. Ali GÜLER'in Atatürk'ün soyu: Kızıl Oğuzlar (Kocacıklar) ve Konyarlar Yazısından alıntıdır.     Kızıl Oğuzlar’ı veya Kızıl Oğuz Türkmenleri’ni, “Kızılkocalılar” olarak ifade ederek, Kocacık Yörükleri veya Türkmenleri ile aynı “Yörük grubu” olarak ele alan Hüseyin Şekercioglu, bunlarin “Oğuzların Kızıl Oğuz boyundan olduğu” düşüncesindedir. 1041 yılı civarında Hazar Denizi’nin güneyinde ve güneybatı bölgesinde Tahran, Kazvin, Reşt, Zencan ve Tebriz bölgelerinde oturan, “Kızıl Özen” veya “Kızıl Ören” Irmağı bölgesinde yaşayan ve İldeniz hükümdarlarından Arslan Şah’ın oğlu “Kızıl Bey”in oymakları oldukları için bu Türkmenlere “Kızıl Oğuz Türkleri” adı verilmiştir.     Bunları, X. Yüzyılın birinci yarısında müstakil ve kudretli bir devlet olan “Oğuz Yabgu Devleti” içinde ve Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce, Selçuk’un dört oğlundan birisi olan Arslan Yabgu ile birlikte hareket ederken görüyoruz. Aynı zamanda Türkiye Selçukluları Devleti’ni kuranların ataları da olan Arslan Yabgu, Gazneli Sultanı Mahmud tarafından tutuklanarak hapsedilince (1025), bu bölgeyi terk ederek Horasan’a geçen ve Serahs, Ferave (bugün Kızıl Arvat, Kızıl Ribat) ve Abiverd’e yerleşen 4000 çadırlık Oğuz kümesinin başında, Yağmur, Buka, Gök-Taş ve Kızıl Beyler bulunuyordu. Kızıl Bey daha sonra Gazneli Mesud’un hükümdarlığı sırasında onun hizmetine girdi. Humar-Taş Bey’in idaresinde bazı Türkmen grupları sonradan Irak’a giderek yerleştiler. Horasan Balhan bölgesinde kalan gruplardan ayırmak için bunlara “Irak Oğuzları” denildi. “Kızıllı Oğuzları”, Selçukluların 29 Haziran 1035’de Gazneli ordusunu Nesa Savaşı’nda yenilgiye uğratmalarından sonra “Irak Oğuzları” ile birlikte görüyoruz: Bu zaferden sonra, Selçuklulara çeşitli Oguz oymaklari katildigi halde, “Yağmurlu Oğuzları” ve “Balhan Türkmenleri” ile birlikte “Kızıllı Oğuzları” katılmamış; bir süre İsfahan hakimi Alaü’d-devle’nin hizmetine girmişler, daha sonra onlardan da ayrılarak soydaşları “Irak Oğuzları”na katılmışlardır. Bir süre sonra bu Oğuzlar Rey’deki Oğuzlara katıldılar. Irak Oğuzları 5000 atlı çıkarabiliyorlardı ve bu dönemde başlarında Kızıl, Gök-Taş, Buka, Gız Oğlu, Mansur, Dana (?) ve Anası-Oğlu gibi beyler bulunuyordu. Bunlardan Kızıl ve Buka önce Rey’i , sonra da Hemedan’ı ele geçireceklerdir. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in kız kardeşi ile evlendiğini bildiğimiz ve devletin kuruluşunda Selçuklulara büyük destek veren Kızıl Bey, takriben devletin kuruluşundan sonra 1040 veya 1041’de ölmüş, Rey Şehri civarında gömülmüştür. Tuğrul Bey’e bağlı olan bu Kızıl Oğuz Türkmenleri, başlarında Mansur, Gök-Taş, Buka Beyler olduğu halde Anadolu’ya yapılan akınlarda aktif olarak rol aldılar. Sultan Alp Arslan ve Sultan Melikşah dönemlerinde Alp Arslan’ın yeğeni Sadettin Bey’in emrine giren Kızıl Oğuzlar, 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ve Zaferi’nden sonra Kars, Erzurum, Erzincan ve Sivas illerine doğru akınlara başlayarak Sivas ve Tokat arasındaki Kelkit Vadisi’ni ele geçirdiler.     Türkiye Selçukluları’nın son zamanları ile Anadolu Beylikleri döneminde Ankara’nın idaresini elinde bulunduran Ankara Valisi “Kızıl Bey” de bu Kızıl Oğuz Türkmenlerinden idi. Selçuklu Devleti’nin “iskan” politikaları çerçevesinde Tokat, Amasya, Konya, Karaman, Ankara, Aydın, Isparta, Balıkesir, Bolu, Kastamonu ve Sinop illerine yerleştirilen Kızıl Oğuz Türkmenleri; 1410’da Reşadiye ve Mesudiye arasındaki “Kızıl Özenliler Yurdu” olarak anılan (bugünkü Reşadiye-Kızıl Ören Köyü civarı) bölgede “Kızıl Ahmetliler” isimli bir de beylik kurdular. Beyliğe adını veren Kızıl-Oğlu Ahmet Bey ve kardeşleri, Amasya, Tokat, Çorum ve Sivas, Ordu, Samsun, Giresun ile Şebinkarahisar’ı ele geçirdiler. Kızılırmak ve Yeşilırmak bölgesine hakim oldular. 1424 yılında Sultan II. Murat’ın emri ile Amasya Valisi Yörgüç Paşa, Kızıl-Oğlu Ahmet Bey ve diğer ileri gelenleri Amasya Kalesi’ne davet ederek ortadan kaldırdı. Kızıl Oğuz Türkmenleri de Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağıtıldılar. Kızıl Oğuz Türkmenleri’nin büyük bir bölümü, Fatih Sultan Mehmet zamanında Evrenos-Oğlu Ali Bey komutasında Rumeli’de fethedilen Selanik, Manastır ve Yanya illerine yerleştirildiler. Son İsfendiyar-oğulları Beyi ve Osmanlıların Kastamonu Valisi Cemalettin Kızıl Ahmet Paşa, 1515’lerde Bayburt Sancak Beyi olan Mirza Mehmet Bey ve Bolu Sancak Beyi olan babası Kızıl Ahmet Bey ile III. Murat zamanında Rumeli Beylerbeyi olan Kızıl Ahmetli Şemsi Paşa Kızıl Oğuz Türkmenlerindendi.     Merhum Prof. Dr. Faruk Sümer’in XVI. yüzyıl Tahrir Defterleri’ne dayanarak yaptığı araştırmalara göre, XVI. yüzyılda Anadolu’da Kızıl Oğuz Türkmenleri’ne bağlı “oymaklar” şuralarda görülmekteydi: Maraş’tan Ankara, Kayseri, Kirşehir’e kadar olan sahada yayilmiş bulunan “Dulkadırlı Eli”ne bağlı “Kızıllu” oymağı. Boz-Ulus’un bir kolu olan “Diyarbekir Türkmenleri”ne bağlı “Koca-Hacılu” oymağı. Boz-Ulus’un “Dulkadırlı” oymaklarından “Kızıl-Kocalu” oymağı. “Boz-Ok Eli” (bugünkü Yozgat bölgesi)’ne bağlı Kara-Taş’ta “Kızıl-Kocalu”, Ak-Dağ’da “Kızıl-Kocalu”, Sorgun’da “Kızıl-Kocalu” oymakları. “Menteşe Eli” (bugünkü Muğla yöresi)’nde “Kızılca-Yalınc” ve “Kızılca-Keçilu” oymakları. Bilindiği gibi “yer adları”, kültür tarihi bakımından çok büyük bir önem taşır. Anadolu’nun ve Rumeli’nin Türkleşmesinde de görüldüğü gibi Türkler, çeşitli geleneklere bağlı olarak yer adı vermektedirler. Bazen milli kültürün bir parçası olarak Orta Asya’daki yer adları, Anadolu ve Rumeli’deki benzer yerlere verilmiştir. Bazen, bir boy veya oymak yerleştiği yere boyunun veya oymağının adını vermiştir. Bazen, boy beyi veya boyun bir büyüğünün adı verilmiştir. Arazi şekline, yerleşme esnasındaki bir olaya, eski bir totem olan ve silik izleri hatıralarda devam eden bir hayvanın adına göre de isim verilir veya alınırdı. Anadolu’da dün ve bugün gördüğümüz bütün “Kızıl” sözü ile başlayan yer adlari da bu gelenek çerçevesinde, işte bu Kizil Oguz Türkmenlerin hatiralarini taşir. Bazi misaller şu şekilde verilebilir: Kizil-irmak, Kizilca-hamam, Kizilca-viran (bugünkü Kizilca-ören) (XVI. Yüzyil, Bayburt Sancak Merkezi), Kizilca-kent (XVI. Yüzyil, Bayburt, Kelkit), Kizilca (XVI. Yüzyil, Bayburt, Tercan-i Süfla), Kızıl-köy (Afyon, Bursa), Kızıl-çakçak, Kızıl-ziyaret (Ağrı), Kızıl-öküz (Kars), Kızıl-ırmak, Kızıl-dağları (Suşehri, Refahiye, İmranlı arasında), Kızıl-kuyu, Kızıl-lar, Kızıl-yaka, Kızıl-ören (Karaman’ın köyleri).     Kızılcaören’in Atatürk(Karabalçık) ve Ağılyanı olmak üzere iki adet mahallesi bulunmaktadır. Atatürk Mahallesi Köyün 500 metre batı istikametindedir. Mahalle  15  hane ve 125 nüfusa sahiptir. Etrafı orman ve çayırlıklarla çevrili olan bu mahallenin daha önceden  güzle olarak kullanıldığı bilinmektedir.  Ağılyanı Mahallesi ise, Köyümüzün kuzeyinde ve merkeze 1 kilometre uzaklıkta olup 14 hane ve 110 nüfusa sahiptir.
0
0
13

ilhancakir.60

Diğer Eylemler
bottom of page